GEÇ DEĞİL HİÇBİR ŞEY İÇİN.
GEÇ DEĞİL HİÇBİR ŞEY İÇİN.
Ahmet YETKİN
egirdirses@hotmail.com - 05324965200Uzak Asyadan gelip Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan Anadoluya 1071'de girmiş ama hâla yerleşememişiz. 2023'ün 6 şubat sabahın da güneyimizde 10 ilimiz yıkılıveriyor birbirinin peşisıra.Binlerce insanımız enkaz altında.
Tekbir sesleriyle yardıma koşuyoruz. Enkaz altından hâla atan canlarımızı çıkartıyoruz.
Bu ne ilk ne de son deprem bunu biliyoruz. Hayat sürdükçe biz bu topraklarda yaşadığımız sürece nabız atışı gibi deprem dalgalarını hissetmeye devam edeceğiz.
Onlarca yıldır "Tedbir..Tedbir..Tedbir!.." diye bağırıyor deprem uzmanlarımız. Fay hatlarından uzak durulmalı. Ovalara değil dağlara kurulmalı yerleşim yerleri,şehirler diye rapor sunuluyor delilli ispatlı.
Tevekküle giden yol tedbirden geçer. Tefekkür etmeyen tekerrür eder. Bin yıl önce göçü yolda düzüp yörük kafileleri ile kılıç çala çala,ok ata ata girmişiz Anadoluya. Yurt tutmuşuz buraları ama yerleşememişiz hâla. Göze gözüken düşmanları yenmiş atmışız yurttan ama göze gözükmeyen yeraltından gelen 'fay' adlı düşmanla savaşıyoruz hala. Su uyur düşman uyumaz diyor ya atalarımız fay uyumadı uyumayacakta. Uyumadığı gibi bizi uykuda yakalıyor yakalayacakta. Silah,bomba,Osmanlı şamarı işlemiyor faya. O halde ne yapmalı. "Tekbir!..Allahu Ekber!..Allahu Ekber!."
Allah büyük sözümüz yok O'na. Amenna ve sadakna ammavelakin aynı Allah Akıl-fikir vermiş halkedip yarattığı insana. Sık sık tekraren defaatle "Aklınızı kullanmazmısınız!Akıl etmezmisiniz,düşünmezmisiniz. Akıl edip düşünenler için çok dersler,ibretler vardır hayatta!" Diyor kutsal kitabında. O halde ne yapmalıyız?
-Kader işte uzatma! Allahın gücüne,kuvvetine kim karşı koyabilir. O istemezse deprem olmaz,o istemezse tek bir yaprak dahi dalından düşmez!
Allah ile,fay ile,doğa ile savaşalım demiyorum tedbir alalım. Zelzeleye,sele,doğaya ters gelen yerleşimler kurmayalım sonrada hep bir ağızdan "Görelim mevlam neyler,neylerse güzel eyler!" Diyelim. Yinedemi olmadı o vakit bırakın kopsun kıyamet işte o vakit hep birlikte boyun eğip,tevekkül edip kıyam edelim.
Üzerinde yaşadığımız topraklarda Anadolu da bir halk şarkısı vardır: "Kader diyemezsin sen kendin ettin." sözleriyle başlayan. Şarkı sözü hatırlamamakta inat ettiğimiz,ısrarla yok saydığımız hakikatimizi yüzümüze çarpıyor. Kader diyemeyiz biz kendimiz ettik.
Yüzyılın felaketi,Asrın en büyük depremi. Bütün dünya biraraya gelse bu depremin önüne geçemezdi. Bütün devlet imkanlarını seferber ettik bu felaketinde üstesinden geleceğiz. Halkımıza,dünyaya el açıp toplanan yardımlarla yaramızı sarıp ayağa kalkacağız. Her zamankinden daha güçlü olacağız,Türk asrını yaşayıp yaşatacağız!. 1999 depreminde de yardımlarla ayağa kalktık,yaralarımızı sardık durmak yok yola devam deyip yolaldık bugün geldiğimiz nokta da yine yeniden diz çöktük. Fayla savaşmayı bırakalım. Ne demiş atalarımız "Köpekle dalaşmaktansa çalının etrafından dolaşmak daha iyidir" Gerçek cesaret bazen felaketten kaçmaktır faydan uzak durmaktır. Yerleşim yerleri faylardan uzak yerlere kurulmalı. Şehirler taşınmalı fay hatlarında sadece tarım yapılmalı,olmadı hayvancılık.
Mümkünmü! Her tarafımız fay!. Faylar ortasında ada gibiyiz. O halde faya yenilmeyen fayın altında kalmayan,fayın karşısında diz çökmeyen yerleşimler,binalar,yaşam alanları oluşturmalıyız.
Geç değil hiçbirşey için!.. Hiçbir şey için geç değil!.
İstanbul açıklarında doğal düşmanımız pusu kurmuş beklemekte. Bingöl çevresin de savaş hazırlığı yapıyor kalleş fay. Dememek için "Vay anam vay!" Ufukta düşman gözüküyor! deyip Silbaştan yeniden yıkılmaz kaleler inşa etmeliyiz. Yapabiliriz Kalekollar gibi,iha-siha-altinelma-altaylar gibi yapabiliriz.
Bin yıldır aynı deneyi yapıp farklı sonuç bekliyoruz. Birbirimizle uğraşmayı bırakıp Bay Bay Kemal demek yerine. Dörtbaşı mamur kusursuz yaşam alanları kurup "Bay bay fay" diyebiliriz. Bunu yapmaya muktediriz zira 466 yıl önce yapabildiysek şimdi de yapabiliriz.
1550 yılında Kanuni Sultan Süleyman Mimar Sinan'a bir cami yapma görevi verir. Komşu devletlere eşi,benzeri olmayan bir ibadethane yapılacağı haberi salınır. Bu zamandan sonra İstanbula gelip giden yabancı elçiler,ulaklar işi bitince cami inşaatına uğramayı ihmal etmezler. Aylar geçiyor ama hala temelle uğraşıldığını gördüklerinde ise bunu kendi krallarına,şahlarına söylerler. Vaktin İran şahı Kanuniye yardım gönderir bir sandık mücevherat. Avrupalıların muhteşem süleyman dediği Kanuni bozulur bu yardıma. Sandıkla birlikte inşaata gider. Mimarbaşı Sinan'a usulünce atarlanır. Altınsa altın,işçi ise işçi fazlasıyla verdik sana daha neden yükselmez bu bina der. Mimar Sinan Kendinden emindir. Alelacele hızlıca yaparsak temel oturmaz ilk depremle birlikte çöker der.1550 de başlanan Süleymaniye camisi 1557 de tamamlanır. İran şahının mücevheratı minare inşaatının harcına dökülür. Hala parlar o minareler günümüzde.
"Süleymaniye şu anda 466 yaşında. Süleymaniye yapıldıktan sonra iki büyük deprem gördü ancak en ufak bir çökme, yıkılma olmadı. Ön taraftaki minareler 76, arka taraftaki iki minare 56 metredir. Kubbenin yerden yüksekliği 50 metre. Çökme ve yıkılma olmamasının en önemli nedeni Osmanlı yönetim sisteminin müthiş bir planlama, en ince ayrıntıya odaklanma ve organize yeteneğidir."
Ulusça başımız sağolsun. Bu son olsun demeyeceğim çünkü biliyorum vatan adını verdiğimiz bu topraklarda biz varoldukça.. olacağız da.. Bu depremler de varolacak ama tedbir alırsak canımızı yakamayacak.