NEŞET ERTAŞ'TAN TÜRKÜLER DİNLEDİNİZ.
NEŞET ERTAŞ'TAN TÜRKÜLER DİNLEDİNİZ.
Ahmet YETKİN
egirdirses@hotmail.com - 05324965200-Yeni türküler neden sizinki gibi kalıcı olmuyor?
Neşet Ertaş: "Biz çekmediğimiz derdin türküsünü yakmayız kızım."
*
O devirde kasket takmak zenginlik göstergesiydi. Genç Neşet heveslendi babasının kasketlerinden birini geçirdi kafasına. Daha bir özendi giyinip kuşanıp çıktı Kırşehir'in merkez caddesine. Çarşıda kasketiyle mutlu,huzurlu gezinirken ensesine yediği bir şamarla sarsıldı. Bir esnafın elindeydi kasketi onu parçalamaya çalışıyor bir yandan da ağza alınmayacak küfürler ediyordu: "Sen kimsin de kasket takıyon bilmem kimin abdalı,sanamı kaldı kasket takmak" Diğer esnaflar kahkahalar atarak gülüyordu.
*
Hep senmi ağladın hep senmi yandın?
Ben de gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlumu sandın?
Ömrümü boş yere çalan dünyada
Ah,yalan dünyada,yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Sen ağladın,canım,ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım.
Boş yere aldandım,boşuna kandım
Rengi gözümde solan dünyada.
*
Konserinizi ücretlimi yapalım diyen Belediye görevlisine:
"Ben gençlerin cebindeki ekmek parasına,cigara parasına göz dikmem."
*
Düğünlere gidip saz çalıp türkü söyleyen ertaş bir düğün dönüşünde tarla kenarında göçmen işçilerin derme çatma barakalarını görünce arkadaşına düğünden kazandığı paranın bulunduğu zarfı uzatır. Benden bahsetme bunları dağıtıver deyince arkadaşı sen ne yapacaksın deyince "Bana bir paket siğara ve yol parası yeter" der.
*
Bir keresinde köyün birinde kapı kapı dolaşıp yardım topluyorum.Üstüm başım toz içinde.Gıcır gıcır boyalı bir araba gördüm.Arabanın kaportasında kendimi gördüm.Elimdeki torbayı yere koydum.Arabayı sanki canlı bir varlık gibi okşamaya başladım.İlk kez böyle bir araba görüyordum tam o esnada evin kapısı açıldı,elinde değnek bir adam bana bağırmaya başladı.'Lan çingene evladı,çej elini dokunma arabaya!' Ben torbayı da almayı unutarak kaçmaya başladım.Ayağımdaki naylon terlik çıktı.Yalın ayak harman yerine doğru koşuyorum.Adam da arkamdan küfürler savurarak yetişmeye çalışıyor. Babama hadiseyi ağlayarak anlattım,torbayı bıraktığımı söyledim.Başımı okşadı "Neşetim elleme bize çingene desinler,Allah herşeyi görüyor,biliyor.Bu fukaralık zorumuza,gücümüze gitmez.Bunlar bizim imtihanımız!" dedi beni teselli etti. Sonra sazı aldı eline geldi hikmetli sözler diline başladı türkü söylemeye:
Ey garip gönüllüm dertli yoldaşım.
Neden belli değil baharın kışın.
Varmıdır sormazlar ekmeğin aşın.
Zengin isen ya bey derler ya paşa.
Fukara isen Abdal derler ya çingene haşa.
Sana esvabına göre ad takarlar unutma.Sen de bir insansın da bilmezler.
İnsanlık parayla olur sananlar,aldanırlar oğul.
*
Gençlik dönemimde içimde bir ukdeydi okula devam edememek.Eh neylersin kader böyle emretmiş,bize de kainat okulunda çile,yokluk çekerek öğrenmeyi yazmış. Bir arkadaşımla Kırşehir'de bir lisenin önünden geçiyorduk.Muallim bahçede öğrencilerle ders yapıyordu. Merak ettik,eh içimizde bir ukde vardı ya,müstahden izin aldık uzaktanda olsa dersi dinlesek istedik.Öğretmen bizi gördü ve hademeye bağırdı 'Şu abdalları uzaklaştır buradan!' Adamcağız ne yapsın,başka çaresi yok,bize dış kapıyı gösterdi. Ben o sırada "Allah beğenmiş yaratmış bizi de,muallim beğenip almadı bizi dersine!" dedim. Müstahdem dediğimi sonradan iletmiş muallime.Ertesi gün bizi sokakta buldu muallim.Elinde birkaç kitap,defter ve kalem...Geldi yanımıza. 'Üniversitelerin öğretemediği bir hakikati öğrettin bana. Kusura bakma. Hakkını helal et. Allah aşkına size para almadan ders versem beni bağışlarmısın?' Dedi.
Düğünler de saz çalıp kendi bestelediği türkülerini söyler. Sesi: içten,dertlidir dokunur dinleyenlere. O sesinin uzaklara Anadolu insanına ulaşmasını ister. Bunun için tek bir yol vardır. İstanbul plakçılar çarşısına ulaşıp kaset çıkarmak. Ama bunun için sesinin güzel olması,dokunaklı olması yetmez. Plakçılar çarşısına ulaşması sazını çalıp kendisini dinletmesi plakçıyı ikna etmesi gereklidir. Cebinde yol parası yoktur. Sazını alır eline koyulur terminal yoluna. Terminal de hemşehrisini görür. Bilet alacak param yok İstanbul plakçılar çarşısına gitmeliyim der. Hemşehrisi bilet satıcısı,çığırtkandır otogar da. Hele bir otur şuraya İstanbul otobüsü gelsin bakarız der. Yol azığı yaptırır,şöföre rica eder. İstanbul yolu açılır. İstanbul'a iner inmez plakçılar çarşısının yolunu tutar. Kendisine önerilen onları bul selamımı söyle denilen dükkana ulaşır aç ve yorgundur. Bir hanım sanatçının plağı dolduruluyordur saatlerce kaydın bitmesini bekler. Nihayet biter sahi seni unuttuk. Sen ne tarz şarkılar söylersin bir tanesini çal da dinleyelim der plakçı sahibi Neşet Ertaş bir uzun hava çalıp söylemeye başlar aynı anda dükkanın önünde sesi duyan insanlar birikmeye başlar. "Allah!" Diye bağıranlar. Durduk yere içli dokunaklı sesi duyup ağlayanlar artınca. Dükkanın önünü boşaltırlar. Gidin işinize kardeşim de biz de işimizi yapalım. Plakçının sahibi defalarca aynı uzun havayı çaldırıp söyletir ve her defasında gözyaşına boğulup sarsıla sarsıla ağlar. Hemen mukavale,antlaşma ne gerekiyorsa yapalım ama son bir kez daha söyle deyince yoldan geldim aç-susuzum ben kardaşım der. Plakçı sarılır affet bunu düşünemedik der. Ve sonra Anadoluda dalga dalga yayılır yüreğinin haykırışı,yakarışı ve ülke sınırlarının dışına taşar. Bir ses söyleyenenin neresinden çıkıyorsa dinleyenin orasına ulaşır. Ağızdan çıkan kulağa,yürekten çıkan yüreğe ulaşır. Neşet Ertaş ağzıyla değil yüreğiyle söyler türkülerini. Sırf bu yüzden yankılanır türküleri hala gönlümüzde.
Sayısını bilmediği türküleri dilden dile dolaşan meşhur olduktan sonra caddelere ismi verilen doğduğu şehre heykeli dikilen ve kendisine maaş bağlayıp Devlet Sanatçısı verilmek istenince dönemin Cumhurbaşkanına "Ben halkın sanatçısıyım" deyip maaşı ve ünvanı reddeden usta Sanatçı Neşet Ertaş mezar taşına şu cümlesinin yazılmasını vasiyet eder; "Sakın ola ha insanoğlu,incitme canı incitme. Her can bir kalp Hakk'a bağlı,incitme canı incitme. Sevgi,saygı,hoşgörü" Garip Neşet Ertaş.
Yazılır da...
*
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: "Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız."